İçeriğe geç

Öncesi, sonrası

Mayıs 2023, seçimden önceki günün sabahı. Bu önemsediğim zamanda bir nebze sakinleşmek için günümü boş bıraktım, sonra alışık olmadığım bu sakinlikte ne yapacağımı şaşırdım. Dışarılar o kadar huzurlu, o kadar parlak renklerle, o kadar tatlı cıvıltılarla dolu ki, yukarlara doğru gezinmeye çıktım…

En bahar haller; ne de olsa mayıs girmiş. Gerçek gözle bakınca, o yukarlarda, çamların arasında, zeytinlerin altında, karşı yeşil tepelerde güzellikten başka bir şey görmüyor, güzellikten başka şey koklamıyor insan. Ama nerde kaldı o gerçek göz?! 

Sonra her şey geçmedi sonra her şey geçmez kolayca

herkes kalanıyla yaşar kendinden geriye

ne bıraktıysa ne bıraktılarsa ondan geriye

Demiş Haydar Ergülen.

Her şey bir. Her şey saçma. Her şey, hiçbir şey fark etmiyor aslında!

Öncesinde demiştim, çok düşünüyorum bu sıralar diye. Çok isyan ediyorum, çok karşı çıkıyorum, çok boşveriyorum… Geçen yılın ikinci yarısındaki kendi iç sarsıntılarımdan sonra 6 şubat depremleri, ardından Bali seyahati -olabilen ideal dünya ile ideal olmayan, olmamayı seçen kısmının gözlerimin önünde karşılaşması- beni bu noktaya getirdi sanırım. 

What’s the point of it all?

Ben şiir okumayı çok severim, severdim, Haydar Ergülen severim, küçük İskender severim, Edip Cansever’i yüzüncü defa okumayı dipsiz bir zevkle severim. Neden şiir okumuyorum ben? Nerde hayat?

E’nin dediği gib, idrak ede ede bitiremedik şu “bir varmış bir yokmuş” oyununu ve hala en akıllı, en bilgili, en becerikli, en akil ve makul olduğumuzu iddia ederek aynı kokuşmuş sistemde, onu bağrımıza basarak ve hiç yeterince sorgulamadan devam ediyoruz.

İhtiyaç, misal. Kardeşim bir sorsanıza kendinize: Nedir ihtiyaç? Yeni bir yol yapıldığında, nerede ve ne evsafta olursa olsun, beş yıl içinde kapasitesi yüzde 80 kullanılır hale geliyor. Bunu biliyor muydunuz? O halde ihtiyaç ne? Kendi kendini mi yaratıyor yoksa ihtiyaç?

Bali’den sonra: Dünyanın nasıl olabileceğini, nasıl olması gerektiğini görmemden sonra. Belki bu aynı zamanda koronadan sonra, Sin’den sonra, hayatımdan ayrılan arkadaşlardan sonra, üstlendiğim yüklerin beni yıktığını, yıkmadığında da değmediğini anlamamdan sonra. Nitekim bir kez daha, çok ciddi olarak, “Ben bu an’ı tam olarak böyle mi yaşamayı seçiyorum?” sorusu her an gündemimde.

Bir de tam bugünlerde tesadüf eseri, Bir İdam Mahkumunun Son Günü’nü okuyorum…

İdam mahkumunun kendine sorduğu gibi, soruyorum: Yarın tam bu saatlerde, her şey bambaşka olabilir mi gerçekten? Seçimin sonuçları ne olacak ve nasıl olacak? Dünyayı işgal eden yüz binlerce cinsten sadece birinin, sadece yüzde biri için, belki…

How trivial we are and how we carry these delusions of grandeur!

Güneş batarken sandıktan çıktım, gerilerde bir umut kırıntısıyla. Otoparkta oynaşan köpekleri görünce durdum, baktım, düşünerek: Köpekler, akasya kokuları, akşam ezanı her zamanki gibiydi. Onlar için ne değişti? Ne değişecek? Niçin? Kim için? NBC ne güzel diyor: Umut etmenin yorgunluğu… O kadar yorgunuz ki. Nasıl çaba göstereceğiz değişmek için, iyileşmek için? 

Ah evet, kafam biraz karışık bugünlerde.

(Mayıs 2023)

Kategori:Ordan burdan insandan...