İçeriğe geç

Öfke öldü! Yaşasın öfke!

Gazeteci Ece Temelkuran’ın Letters from Now serisinden aynı başlıklı yazısına yanıttır:

Sevgili Ece,

Bir süredir senden “Sevgili Candan” diyen mektuplar aldığımdan, böyle hitap etmek normal geldi.

En etkilenebildiğim yıllarda, en etkilendiğim yazarlardan biriydin. Çok uzatmayayım, her şeyin çevrimiçi arşivlerde durmadığı zamanlardan birçok yazın arşivimde duruyordur. Kiraz zamanını kaçırmamakla ilgili olan gibi, aklıma çakılanlar da vardır. Milliyet’te yazarken, “Söyleyecek sözün varsa duyurabileceğin yerde durman gerek,” savunman da. 

Bir süredir izini kaybetmiştim – arayıp bulamamaktan değil de, gündemimden yok olmandan diyeyim. Geçenlerde bir arkadaşım bu Letters From Now’dan bahsedince heyecanla atladım ve abone oldum, yaşasın, Ece Temelkuran’dan mektuplar alacağım, o güzel kelimeler yine içimde anlamlı kıpırtılar yaratacak diye sevgi ve heyecanla…

Çok da uzun olmuyor, belki birkaç ay. Geçenlerde önce, gelen mektupları açıp okumak için çok heyecan duymadığımı, epey süre gelen kutusunda beklettiğimi fark ettim. Sonra da, okuduğumda da bana iyi gelmediklerini. Aa, dedim, evet doğru, bu okuduklarım bana iyi gelmiyor, beni iyi hissettirmiyor… İçim bunalıyor, karanlıklar çöküyor, ruhuma dumanlar doluyor, daha nasıl anlatayım? Benim Ece T’dan beklediğim bu olmayabilir ama gerçek bu. Ve aboneliğimi sonlandırdım.

Bu aslında kendi içinde bir haber değildi, sana yazılması gereken. Ama bu mektupta (aboneliğim ay sonunda biteceğinden daha mektuplarını alıyorum) Zen yaklaşımından bahsedip görüşümüzü sormuşsun ya, bunu hislerimi ifade etmem için bir çağrı olarak aldım 🙂 Evet, Zen’ci arkadaşına katılıyorum: Bu bireysel bir kurtuluş değil, daha doğrusu, herkes bu bireysel kurtuluşun peşinde koşsa, bu bireysel bir kurtuluş olmaktan çıkacak ve dünya ve düzeni kendiliğinden değişecek. Hatta başka şekilde değişmeyecek, mücadele ile, savaşla, kırmak yıkmak dökmek karşı çıkmak protesto etmek vs ile (fikirleri, eylemleri kırmak da yıkmak dökmek). Bunları yapmak, sadece ateşe gaz dökmek. Enerjinle karanlık tarafı beslemek. Biz ve onlar, bu taraf ve karşı taraf, iyiler ve kötüler yaratmak.

“Eylemci” (bunu bir şey yapan anlamında kullanıyorum) biri olarak bunun sana anlamsız gelmesi çok normal. “Hiçbir şey yapma, sen ol, mutlu ol, dünyayı daha iyi bir yer yapacaksın,” söylemi sana göre, senin gibi eylemcilere göre olmayabilir. Ne yazık! Mektuplarınla ilgili bu duygularımı tahlil ettiğimde tam olarak bu söyleme geliyorum oysa…

Bize kiraz zamanını kaçırmamamızı hatırlatırken daha çok değiştiriyordun dünyayı bence. Şimdi, dünyanın ne berbat bir yer olduğunu, hele ülkemizin ne kadar daha da feci halde olduğunu, öyle ki dünyanın herhangi bir yerinde trenlerde otellerde garlarda vize beklemeyi bu ülkede olmaya yeğlediğini, dünyanın her yerinden bir sürü güzel, akıllı, çalışkan insanın umutsuzlukla sağa sola saldırarak “Dünya değişmeli! Dünya değişmeli!” diye debelenmelerini ve benzeri bir sürü karanlığı bize yazman, senin inancının aksine, bence “parlak geleceğimizi” yaratmaya katkıda bulunmuyor. Bilakis. O yüzden de bu mektuplar, karanlığı çoğaltmakla kalan, ne sana, ne bize iyi gelen bu mektuplar benim gibi çok eski, sadık okurlarını, okumayı, düşünmeyi, insanı seven insanları çekmiyor. Bence.

Sevgi ve muhabbetle,

Candan

(Mayıs 2022)

Kategori:Ordan burdan insandan...